26 Ocak 2014 Pazar

Bugün gökkuşağı gördüm o soğuk insanlarla dolan yerde. Aslında insanın evinin karşısında ahşap bir kafe olması da güzeldi. Duman altıydı ve karşımda oturan kadının yüzü görmek zorunda değildim. Yanlış anlamayın sevmediğimden değil. Seviyorum. Sonra gökkuşağı çıktı sağımda. Solumda olmasını istedim. Çünkü güzel şeyler sol tarafımdaydı hep. Dedemin saati sevdiğim adam ve yaşamak koymaya başladığında kestiğim bileğim. Hepsi soldaydı. Babamı bugün emniyete çağırmışlardı. Ben bir şey yapmadım. Örgütlenemeyecek kadar da anarşistim. Öyle dediler. Şaşırdılar. Canım çok yandı bugün. Hem de artık canımın yanmamasından dolayı. Seviştiğim bir adama aşık olmaya başladım. Aşık olduğum adamların sayısı 5i buldu bugün. Biri çok uzak aynı şehirde ama uzak. Ona kitabımı vereceğim. Biri arka sokakta ve soldaki masada. O yakın ama kalbi uzak. Belki de yoktur. Bende var mıdır bilmiyorum. Biri işte seviştim dedim ya. Ayıp şeyler konuşulmaz. Biri babam. Komik ama babam işte. Ben de şaşkınım. Diğeri ölü 31 gün sonra tam 11 yıldır ölü. Ve annem. Anneme aşık değilim. Ama seviyorum. Ölüm acıtmıyor artık. Annemin ölme ihtimali acıtmıyor. Asıl acıtan bir gün annesinin ölümünü anlatan adamın şiirinin kalbime dokunacak olması. Ve burada bırakıyorum artık. Şiiri de sigarayı da ve şarabı da. Sadece ölümü istiyorum. Tıpkı bugün çıkan gökkuşağı gibi hayat dolu bir ölümü. Tek boynuzlu atlar,gökkuşakları,açık denizler ve renkli şekerler. Ölümle alay edebilecek kadar ölü. Nasıl olsa dedem de ölü…






Bu sabah terk edildim. Beni son öpüşünde bunun adı özgürlük diyen bir adam tarafından. Hatta ilk öpüşüydü beni. Sanırım.
Tam da başka bir şehre gidiyordu. Kapıya çıkardım onu. Gelecekti biliyordum. Yine de gelecek. Hatta belki de gelmiştir.
Ama konumuz bu değil. Gidiyordu işte. Sarıldık….


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder