27 Ocak 2014 Pazartesi

 
   
Sanki hiç tanımadığım birini özlüyormuşum gibi. Sanki sesimi duyurabilmek için avazım çıktığı kadar bağırıyormuşum da, kimse beni duymuyormuş gibi. Ara sıra gel yanıma sevgilim, bu kadar özletme kendini bana. Sahi ne ara gitti ellerin avuçlarımdan başkasının avuçlarına? Ne ara bu kadar bittik, ne ara bu kadar hasret kaldım, aslında hiç benim olmayan o kokuna? Hiç gelmeyen birinin gittiğine inanmıştım, ve aslında bu taarif edilemez kadar acı veriyordu. Aslında kimse farketmiyordu ama ben kendi içimde defalarca boğuluyordum. Hergün içimde bir umut mumu sönüyordu ve sönen her mum, sanki sıcaklığını kalbime akıtıyordu. Yanıyordu! İçim yanıyordu! Yağmur her yağdığında biraz daha sessizleşiyordum. Yağmur sanki bana birşeyler anlatmak istiyordu. Sanki birilerine sesini duyurmak için bağıran insanların çığlıkları su damlalarına hapsolmuştu. Yağmur ne güzel yağıyor sevgilim, ve sen yağmurun bendeki değerini bilebilir misin? Sahi sen çok özlettin kendini sevgilim. Artık sadeec rüyalarımda görmek yetmiyor. Küçük bir çocuğun düşüp dizini kanatması gibiydi aşk. Kanıyordu, kabuk tutuyordu. Tam iyileşecek gibi olunac yine düşüyordu, yine kanıyordu. Ben de seni sevdim, kanadı. Tam kabuk tutacak gibi oluyor, uykudan uyanıyorum yine kanıyor. Yanlızlık güzel şey mesajlarına cevap atmamazlık yapmıyor, kalbini kırmıyor, üzmüyor. Ama sarılabiliyor musun yanlızlığa? Sen girnin bendeki yerini bilir misin sevgilim? Yağmur yağmadan önec hava grileşir. Gri bulutlar kaplar gökyüzünü. Sonra yağmur başlar. Sen yağmurun bendeki yerini bilir misin? Sen bir Cem Adrian sesi, sen bir Cemal Süreya dizesi. Sen benim hiç ısınmayan o ellerim, sen benim yağmurlarına aşık olduğum bulutların rengi. Öyle güzel bakıyordun ki, anımı bu kadar aıtabileceğin aklıma gelmezdi. Şimdi başkalarıylasın, ben yanlızım, gelen herkes birer birer gitti. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder